Bir güneş düşünün ki, gölgeniz ile hesap yapılıp, üzerine renkleri ile dans edilen. Yine bir güneş düşünün ki danslarında boyalarından, fırçalarından anlatmak istediği hesaplanamayan…
19.yy sonuna dayanan empresyonizm sanat akımı, empresyonistlerin bir stüdyo ortamına bağlı kalmadan, güneşin sağladığı gün ışığının kullanımı ile, nesneler ve doğa üzerinde yarattığı renk geçişi etkisini, anlık değişken renk skalası ile güneşin zamansızlığını, doğrudan gözlemleme etkisi ile resmetmişlerdir. Gölgeler, soğuk renkler ile anlatılırken, ışıklı bölümlerde sıcak tonlar ile anlatılmak istenen anlık konuyu vurgulamaya çalışmışlardır. Bu durum doğanın, kişinin kendisinde yarattığı duygusal durumları yansıtırken, doğa ile arasında somut olarak bir figür oluşturur.
Güneş gün içerisinde ışığını birçok farklı tonda yansıttığı için, her an değişebilen renk tonları ile anlık çıkarımlar neticesinde bir çok eser ortaya çıkmıştır. Mekânın derinliği, insan figürleri ve içsel düşünceler daha çok somut ve net bir dille resmedilirken, soyut ve düşsel kavramlara yer verilmemiştir.
Tonlardaki güneş yansımaları ve ahengini ilk bakışta net olarak anlıyor, o anda kendinizi sandal üzerinde hayal edebiliyorsunuz. Peki neden resmin içerisinde kendimizi kavram arayışına sokmadan görebiliyoruz?
Leave a reply